28 Kasım 2016 Pazartesi

Kiklad Uygarlığı ve Mimari Özellikleri


     
     Kiklad kültürü en iyi, saf beyaz mermerden oyulmuş şematik iri kadın putlarıyla bilinmektedir.
Bildiğimiz kadarıyla Kikladlılar, M.Ö 2000 yılında ortaya çıkan Olympus Tanrılarına ibadet etmediler.
Bu yüzden de çokça saldırıya uğrayıp Kiklad adalarının tahrip edildiği düşünülmekte.
Güneybatı Ege'de bir grup ada olan Kiklad Adaları, otuz küçük ada ve çok sayıda adacık içerir. Antik Yunanlılar onları Apollo'ya kutsal tapınak olan Delos'un kutsal adası etrafında bir daire (kylos) olarak hayal ederek onları kylades olarak adlandırdı.


YEREL MİMARİ ÖZELLİKLER


Kiklad Uygarlığı'nın geleneksel mimarisi lokal kimliği etkileyen önemli bir miras olarak kaldığını görüyoruz. Kiklad uygarlığının sanatsal kaygı gütmeden, gündelik gereksinimleri karşılamaya yönelik, süsten uzak geliştirdiği mimari tarzı vardır. Bu tarz günümüzde de hâlâ devam etmektedir.
  Yunan Adalarını dünya çapında bu kadar meşhur yapan tipik Cyclades mimarisidir. Sokaklarda gezdiğim süre boyunca çiçeklerle bezeli bahçelerle kaplı evler, beyaz duvarlar, mavi çatılı kiliseler, beyaz kaplanmış dar sokakların tümünün bu ada takımlarında adaya hakim olan genel üslup olduğunu tespit ettim. Adaların doğaya uyum sağlamış yerleşim yerleri, bellik bir ahenk yakalamış ve sanki tek bir artistin elinden çıkmış gibi gözükür.
  Ada evleri günlük temel ihtiyaçları karşılamak amacıyla yalın, sade şekil ve yapı malzemeleriyle inşa edilmişlerdir ancak bununla birlikte estetik bakımından da hiç taviz verilmemiştir.
  Orta çağ zamanında korsanlık olayları Aegean adalarında çok büyük bir problemdi. Bu da bariz bir şekilde konut yapımını etkilemiş ve koruculuğu yüksek tarzda yapılar yapılmasına neden olmuştur. Korsanların ani istilalarından korunabilmek amacıyla evler güçlü kale duvarları tarzında duvarlarla çevrilidir, aynı zamanda köyler denizden uzak ve yüksek seviyede yerlerde kurulmuştur.
  Mimariyi etkileyen diğer önemli faktörlerden bazıları ise çevre, iklim, su kaynakları ve manzaraydı. Yerleşim yerleri aslında tam olarak mimari bir planlamayla yapılmamıştır, daha çok arazinin elverdiği biçimde gelişmiştir. Kullanılan malzemeler de yine ulaşılması kolay olan malzemelerdir. Mesela ahşabın hemen hemen hiç kullanılmaması, elde edilmesinin bu adalarda zorluğundan kaynaklıdır. Hem de adaya uyumlu değildir bu da ahşap kullanımını kullanışlı kılmaz.
  Evler doğal ışık alabilsin diye genellikle güneydoğuya yönlüdür. Duvarlar yaygın olarak 60-80 cm kalınlıkları arasındadır. Bu duvar yapısı sıcaklığı makul seviyede tutmaya yarar. Kışın sıcaklığı, yazın ise soğukluğu muhafaza eder. Yine aynı sebeplerle neredeyse her zaman yapılarda kuzey tarafına bakan küçük camlar bulunur. Yazın iç mekanı serin tutmak temmuz ağustos aylarında kuzeyden esip Cyclades adalarına vuran meltem rüzgarlarıyla mümkün olur.  
  Kiklad mimarisi her ne kadar genel, ortak özelliklere sahip olsa da doğal olarak bu ada gruplarından her bir ada yerel karakteristik farklılıklara bağlı olarak kendisine has, farklı özellikler taşımaktadır. Kendi tarihlerine, topoğraf, coğrafik özelliklerine göre birbirlerinden ayrılırlar. Bu değişiklikler yerleşim yerlerinin ve tarzlarının oluşmasında farklılıklar ortaya çıkmasında etkili olmuştur.
  Örneğin Santorini’de yerleşim yerleri Caldera kayalıklarının kenarında toplanmıştır. Bunun yanı sıra bu mağara evlerinde iç mekanın doğrudan gelen güneş ışığından korunması sağlamaya çalışılmıştır. Bununla birlikte Santorini’de bunlar varken, Maxos ve Andros’ta da orta çağdaki Venedik işgalinden kalan çok etkileyici kule konutları bulunmaktadır. Tinos adasındaki mermer geleneğiyle evlerin cepheleri ve bahçeler, avlular dekore edilirken, Kythnos ve Kea’da da kırmızı kiremit çatılar karşımıza çıkmaktadır. Syrosdaki Ermoupolis’de zarif, şık, neo klasik evler varken, Milos kendisine özgü “syrmata” diye adlandırılan yapılara sahiptir. Bu yapılarda balıkçı botları kış dönemi boyunca saklanabilir. 19. yüzyıl’ın sonlarına doğru yoğun madencilik faaliyetleri sebebiyle Serifos adasında sanayi binaları vardır. Her adada Kiklad mimarisi yerel tarih ve kültürde hoş bir şekilde kombin edilmiştir.

MAVİ VE BEYAZ

  Yunan evlerinde kullanılan beyaz renk, boyadan ziyade badana yapılmasının sonucudur. Sönmüş kireç, su ve tuzla karıştırılır. İçerisine bazı maddeler eklenip renk de verilebilir. Örneğin demir oksitle pembe veya toprak boya ile sarımtırak bir ton yakalanabilir.  
  Yunanistan’da badana kullanımının klasik döneme kadar gittiği düşünülmektedir. Badana boyaya nazaran daha ucuz ve sağlam, dayanıklı bir alternatif olduğu için tercih ediliyor. Bir diğer güzel yanı da oksitleyici olarak doğal dezenfektan şeklinde hizmet etmesidir. Eski dönemlerde kullanıcıları o zamanların pahalı renk açıcılarından ve temizlik malzemelerinden kurtaran bir yöntem olmuştur.
   Buna rağmen eskiden adalarda renk kullanımı günümüze oranla çok daha yaygındı. Zamanla badana kullanımı o kadar arttı ki, 1930’larda bir düzenlemeye gidilerek homojenliği sağlamak amacıyla yeni binalarda herhangi başka bir renk kullanımı yasaklandı.

13047844_10153607140996608_7324855003902151378_o.jpg
  19.yy’a kadar adalar kontrast canlı renkler bakımından zengindi. Hatta bu tarzıyla antik klasik mimari yapısına, günümüzde aşina olduğumuz bu yapısından daha yakındı. 19. yy’da badana trendinden etkilenmemiş evler, yani gerçek boya alabilecek kadar zengin olanların evleri, bundan muaf tutulmuştur ve hâlâ kendi orijinal renkleriyle varlıklarını sürdürüyorlar. Bazı alanlardan bakılınca adanın mavi-beyaz manzarası içinde bu evlerden çokça görülebilir.
  Ege’nin başka yerlerinde, badana yapımının gelişmediği yerlerde “beyaz” rengi popüler bile değildir. Orta çağ Bizans mimarisinin etkisiyle taş yapılar daha belirgin gözlenir. On iki adalar da buna örnek olarak gösterilebilir.

13265896_10153665971726608_3260074208978012593_n.jpg
                           
  Adalarda beyazın tercih edilmesindeki diğer önemli faktör ise, beyazın güneş ışığını en fazla yansıtan renk olmasıdır. Bu sayede iç mekanın sıcaklığının aşırı yükselmemesi sağlanmış oluyor. Ege’nin yakıp kavuran güneşi altında gün boyunca sıcaklık 35-40 derecelere varabilmektedir. Evleri beyaz yapmak, ortamı yaşanabilir yapmak amacıyla alınan önlemlerden sadece bir tanesi.
  Ek olarak beyaz rengi Ege Denizindeki beyaz köpükleri, mavi ise Ege’nin masmavi gökyüzünü temsil ettiğinden bahsedebiliriz. Ege’nin denizi kadar mavi gökyüzü ile de beyazın oluşturduğu göz alıcı kontrast büyüleyici bir atmosfer yaratır.

Against_Greek_skies,_one_of_the_Mykonos_Island_Windmills,_Chora._Cyclades,_Agean_Sea,_Greece.jpg 15239154_10154163592386608_1045498722_n.jpg

KİLİSELER VE YEL DEĞİRMENLERİ


  Cyclades mimarisinin önemli karakteristik özelliklerinden biri de geleneksel yel değirmenleridir. Birkaç sene öncesine kadar, neredeyse her köy kendi yel değirmenine sahipti. Gelişen teknolojiyle birlikte işlevsizleşmeye başladırlar ve terk edilip kendi hallerine bırakıldılar. Bu güzel yel değirmenlerinin örnekleri Paros, Mykonos ve Ios adalarının tepelerinde görülebilir.
13010789_10153611065311608_5783698187886611872_n.jpg
  Yukarıdaki fotoğrafta Mykonos adasından bir örnek görüyoruz.

  Kiklad kiliseleri de yerel mimarinin özel bir bölümünü oluşturur. Çok sayıda kilise hemen hemen kiklad adalarının her yerinde yer alır. Yaygın olarak beyaz duvarlardan, mavi veya beyaz çatılardan oluşur.
  Büyük geniş katedrallerden, ince küçük şapellere kadar stilde farklılık gösteren Kiklad kiliseleri yerel kültürün ayrılmaz bir parçasını oluşturuyor.

KİKLAD ŞEHİRLERİ

  Kiklad’ların hayatı yerleşik yaşam üzerine kuruluydu ve taş evlerde yaşarlardı. Yapılan kazılarda elde edilen bulgulara göre evlerin geneli birbirine bağlantılı iki odadan oluşurdu ve evler dikdörtgen biçimliydi. Daha sonra kazılarda elde edilen bilgiler ise Kiklad evleri hakkında daha detaylı bilgi verir. Buna göre evlerin duvarlarındaki köşeli kesme taşlar oldukça pürüzsüz hepsi aynı boyutlardaydı. Kiklad şehirleri geleneksel Yunan şehircilik kültüründe olduğu gibi koruma amacı ile inşa edilmiş güçlü surlar ile çevriliydi. İki bölümden oluşan tek bir duvar olan bu surların ikinci kısmı alçak, şehrin dışına bakan ön kısım ise yüksek olurdu. Askerler alçak olan ikinci kısımda gözcülük yaparlardı. Bunun haricinde surların belirli noktalarında konuşlandırılmış kuleler de bulunurdu.


  Daha önce bahsedildiği üzere adaların çok fazla ortak özellikleri olduğu gibi kendilerine has ayrı özellikleri de bulunmaktadır. Bu sebeple Kiklad adalarından birkaçını araştırmaya ayrı olarak incelenmiş halde daha sonraki yazımda ekleyeceğim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder